KIRILGANLIK

Kırılganlık; hepimizin her an temas ettiği ancak söze çok nadir döktüğü, farklı duygularla ifade edip üzerini örttüğümüz bir alan. Birçoğumuz dünyaya kırılgan geliyoruz. Çünkü ihtiyaçlı, muhtaç ve ötekinin bakımıyla var olan varlıklarız. Yeni doğan dönemimizde oluşan bir takım eksiklikler, uyumlanamamalar, yeterince kuşatılmamalar bizde çeşitli duygulanım izleri, kayıtları yaratır. Ve bunlar zaman zaman bizlerde yetersizlik, değersizlik, önemsizlik, dışlanma ve kabul görmeme gibi hassas duygular oluşturur. Yetişkin hayatlarımızda bu duygularla karşılaştığımızda bu kırılganlıklarımız tekrar aktive olur. Kırılganlıklar, kendi kişisel geçmişimizden gelen bir takım yaşam deneyimlerinin getirdiği hassasiyetlerdir aslında. Bu kırılganlıklar o kadar derin o kadar yoğundur ki onları anlayıp, tahammül edip, yatıştırmak yerine farklı duygularla tepkiler veririz. Özellikle de öfke buradan çıkar. Esasında öfke ikincil bir duygudur. Kırılganlıklarımızı örtmek için kullandığımız bir savunma yöntemidir. Çünkü öfkeyle güçlü olabiliriz, sesimizi çıkartıp ötekini durdurup susturabiliriz, tartışmayı kesebiliriz. Oysa kırılganlıklarımızı fark edip anlayabilsek, söze dökebilsek ve bunun üzerinden ötekinin kırılganlığını da anlayıp, neye ihtiyacı olduğunu karşılıklı konuşabilsek çok daha farklı etkileşim alanları oluşturabiliriz.

 

Hangimiz ne kadar kırılganlık biriktirdi, ne kadarı bugünle ilgili, bugün bize söylenenle ilgili, ne kadarı kendimizle ilgili buralara dönüp bakmak gerekiyor. Kırılganlıkları ne kadar dile getirebiliyoruz, ne kadar konuşabiliyoruz? Aslında kendimizi açık ve samimi olarak ne kadar ifade edebiliyoruz? Sizlerin ne tür kırılganlıkları var?

 

Bizleri yakın ve ilişkisel hale getirecek güçlü yönlerimizdir kırılganlıklar.
Kırıldığımız yerden yeşeririz. Ne dersiniz?

 

Meral AYDIN

Klinik Psikolog

MET Türkiye Başkanı